12 Ağustos 2009 Çarşamba

"Türkiye'de Kürt sorunu yoktur"

Saadet Partisi: "Sorun emperyalist mihrakların kurgusuna göre oluşturuldu"

Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Prof. Dr. Arif Ersoy, "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur. Türkiye'de baskı, dayatma, keyfi uygulamalar ve adaletsizlik sorunları vardır. Bu sorunlar, sadece Güney ve Doğu Anadolu'da yaşayan insanlarımızı etkilememektedir. Millet olarak hepimiz hukuk dışı uygulamalardan ve haksızlıklardan etkilenmekteyiz" dedi.

Bir dizi ziyaret için Çorum'a gelen SP GİK Üyesi Prof. Dr. Arif Ersoy, partisinin Çorum İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Son günlerde sert tartışmaların yaşandığı "Kürt açılımı"na değinen Ersoy, Türkiye'de "Kürt sorunu" olarak bilinen sorunun bir demokrasi, demokratikleşme, hukuk dışı uygulamalar ve paylaşımdaki adaletsizlik sorunu olduğunu söyledi. Farklı ırk ve dillere sahip olan insanlar arasında birlik ve dayanışmayı sağlayan temel etkenlerin başında hukukun üstünlüğü ve paylaşımda adaletin sağlanmasının geldiğini dile getiren Prof. Dr. Ersoy, baskı ve dayatmanın haksızlık, milli birlik ve dayanışmayı tahrip eden en büyük tehlike olduğunu belirterek, ırkçılığın baskı ve dayatmaya yol açtığı ve haksızlığa zemin hazırladığı için tarih boyunca farklılıkları çatışmaya dönüştürdüğüne dikkat çekti. Batılı ırkçı mantığına sahip olanların ülkede "Kürt sorunu"nu kurguladıklarını, sorunu baskı ve dayatma ile kronikleştirerek haksız uygulamalarla yaygınlaştırdıklarını söyleyen Ersoy, başta Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olmak üzere herkese kabul ettirdiklerini belirtti.

Prof. Dr. Arif Ersoy, "Irkçı, ateist ve Marksist bir küçük grup ile ülkemizde hukuk dışı eylemlerle devleti koruduklarını sanan bir avuç insan, doğrudan veya dolaylı işbirliği yaparak ülkemizde 'Kürt sorunu'nu emperyalist mihrakların kurgusuna göre oluşturdular, yaygınlaştırdılar ve bazı devlet yöneticilerine benimsettiler. Yapay olarak üretilen 'Kürt sorunu'nu ancak hukukun üstünlüğünü sağlayarak, demokrasimizi insan merkezli hak ve adalet esasına dayandırarak birinci sınıf demokrasi haline getirerek, her halükarda ve ortamda insan hak ve özgürlüklerini koruyan bir hukuk düzeni kurarak çözebiliriz. Milli birlik ve dayanışmayı sürekli kılabiliriz. Türkiye'yi insan hak ve özgürlüklerini koruyan ve nimet-külfet paylaşımında adaleti sağlayan büyük devlet haline getirebiliriz" diye konuştu.

İHA

Yıldırım can aldı!

Ailesinin yanına giden Hasan Kırtorun yıldırım düşmesi hayatını kaybetti.

Samsun'un 19 Mayıs ilçesinde yıldırım düşmesi sonucu 1 kişi hayatını kaybetti.

Edinilen bilgiye göre, 19 Mayıs ilçesinde bir iş yerinde çalışan Hasan Kırtorun (42), izinli olması dolayısıyla anne-babasının yanına Kertme köyüne gitti. Annesinin hayvanlarını almak için evden çıkan evli ve 3 çocuk babası Kırtorun, saat 13.30 sıralarında bir ineğin ipinden tutarak getirmeye çalıştığı sırada büyük bir gürültüyle üzerine yıldırım düştü. Kırtorun olay yerinde feci şekilde hayatını kaybederken, inek de telef oldu.

"Elimdeki poşette bomba var!"

Adana'da banka soyan zanlının kaçışı güvenlik kameralarına yansıdı.

Adana'da, bir banka şubesine girerek ''elimdeki poşette bomba var'' dediği öğrenilen ve müdahalede bulunan güvenlik görevlisiyle boğuştuktan sonra kaçan zanlının, uzaklaştıktan bir süre sonra kar maskesi ve siyah uzun kollu giysiyi çıkartıp beyaz tişörtle yoluna devam ettiği belirlendi.

Bir bankanın Gazipaşa Şubesine gelen siyah giysili ve kar maskeli zanlının, içeri girdikten hemen sonra elindeki poşeti göstererek, ''Elimdeki poşette bomba var'' dediği ve silahını istediği 4 yıllık güvenlik görevlisi İbrahim A'nın yaptığı müdahale bankanın güvenlik kameralarına yansıdı.

Çevredeki iş yeri ve binaların güvenlik kameralarını da incelemeye alan ekipler, zanlının bankadan çıktıktan sonra girdiği ara sokakta başındaki maske ve üzerindeki siyah uzun kollu giysiyi çıkardığını belirledi. Zanlının, beyaz tişörtle kaçtığı, çıkardığı giysileri de atmayarak elinde taşıdığı tespit edildi.

Henüz kimliği belirlenemeyen zanlının kaçış istikametindeki 5 Ocak Stadı'nın yakınlarında MOBESE kameraları olduğu, ancak, henüz sistem devreye girmediği için kayıt yapmadığı belirlendi.

A.A

Fındık işçisi hayatını kaybetti

Düzce'de yıldırım düşmesi sonucu fındık toplayan işçi hayatını kaybetti.

Düzce'nin Gümüşova ilçesi Yıldıztepe köyünde yıldırım düşmesi sonucu fındık toplayan bir işçi öldü, diğeri yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Mustafa Azab'a ait fındık tarlasında çalışan Güneydoğulu işçilerin üzerine düşen yıldırım sonucu, Ergün Alanbay (19) ve Mehmet Halit Alanbay yaralandı. Düzce Atatürk Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Ergün Alanbay hayatını kaybetti.

Yıldıztepe köyü muhtarı İsa Çalış, yaptığı açıklamada, sağanak yağış sırasında yıldırım düşmesi yaşandığını belirterek, ''Köyümüzde Mustafa Azab'a ait fındık tarlasında fındık toplayan güneydoğulu işçilerin üzerine yıldırım düştü. Fındık işçilerinden birinin durumu ağır. Diğeri iyi durumda. 112 Acil Servis tarafından işçiler Atatürk Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.'' dedi.

(CİHAN)

Türkiye'nin deprem gerçeği

1900 yılından beri 82 bin 372 kişi hayatını kaybetti. En yıkıcı deprem Erzincan'da oldu. Dünyanın en riskli 2. kenti İstanbuk

Dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer alan Türkiye'de, ölçümlerin yapılmaya başladığı 1900 yılından bu yana en şiddetlisi 7.9 olarak kaydedilen 90 büyük depremde, resmi verilere göre 82 bin 372 kişi hayatını kaybetti.

AA muhabirinin Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerinden derlediği bilgiye göre, geçen yüzyılda ülkede kaydedilen en yıkıcı deprem, 26 Aralık 1939 tarihinde Erzincan'da meydana geldi. Kış şartlarının yaşandığı bu dönemde 32 bin 962 vatandaş hayatını kaybetti.

Yurt çapında ulusal yasın ilan edildiği depremde, yıkımın yanı sıra soğukla da mücadele eden depremzedelere, ancak iki gün sonra ulaşılabildi. Bu trajedi, Türkiye'nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesine yol açarken, ilk kez alınacak önlemlerin tartışılmasına başlandı. Ancak önlemler bazında kayda değer düzenlemeler gerçekleştirilemedi.

Bu depremin ardından 1942'de Tokat Erbaa'da 3 bin, 1943'de Samsun'un Ladik ilçesinde 4 bin, 1944'de Bolu Gerede-Çerkeş'de 3 bin 959 kişinin hayatına mal olan 7.2 aletsel büyüklüğünde 3 büyük deprem ülke gündemine girdi.

Muş Varto'da 1966 yılında 6.9 büyüklüğünde kaydedilen depremde 2 bin 396, Kütahya Gediz'de 1970 yılında 7.2 büyüklüğünde depremde 1086, Diyarbakır Lice'de 1975 yılında 6.6 büyüklüğündeki depremde de 2 bin 385 vatandaş kaybedildi.

Sonraki yıllarda 1976 Van Muradiye'de 7.5 büyüklükte depremde 3 bin 840, 1983'de Erzurum ve Kars'ta 6.9 büyüklükte depremde 1155, 1992 Erzincan'da 6.8 büyüklükte depremde de 653 yurttaşını yitiren Türkiye, 1999 yılına gelindiğinde Marmara depremi olarak anılacak Gölcük merkezli 7.8 büyüklüğündeki sarsıntıyla uyandı. Bu depremde, resmi kayıtlara göre can kaybı bilançosu, 17 bin 480 oldu. Aynı yıl içinde 763 vatandaş da, Düzce'de 7.5 büyüklüğünde meydana gelen depremde can verdi.

-MARMARA MİLAT OLDU-

Bulunduğu coğrafyada yüzde 90'ı deprem bölgesi olan Türkiye'de, önemli kentler birinci derece riskli kuşakta yer almasına karşın deprem gerçeğine ilişkin ciddi çalışmaların başlatılmasında, 1999 Marmara depremi milat oldu.

Bu tarihten sonra önemli yasal düzenlemeler ele alınırken, devlet ve üniversiteler çalışmalarda başı çekti.

Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zafer Akçığ, konuya ilişkin olarak AA muhabirine yaptığı açıklamada, ülkede neredeyse deprem riski taşımayan bir yerin bulunmadığını kaydetti.

Prof. Dr. Akçığ, deprem açısından dünyanın en riskli merkezlerinden birisi olan Türkiye'nin çok önemli levha hareketlerinin etkisinde bulunduğunu belirterek, ''Dünyada en riskli kentler açısından yapılan sıralamada İstanbul 2., İzmir ise 20. sırada yer alıyor'' dedi.

Türkiye açısından depremde asıl tehdidin bina güvenliği olduğuna işaret eden Prof. Dr. Akçığ, ''Deprem yıkar, ama nasıl yıkar? Japonya'da 7.5 büyüklüğünde depremde hiç bir şey yok, ama bizde 6'ya dayandığı anda olaylar meydana gelmeye başlıyor. 4.5 ile 6.5 arasındaki orta büyüklük dediğimiz depremlerde, hiç bir şey olmaması lazım. Japonya'da, ABD'de hiç bir şey olmuyor'' dedi.

17 Ağustosun ardından depreme ilişkin alınması gereken önlemler konusunda ciddi anlamda çalışmaların başladığını ifade eden Prof. Dr. Akçığ, şunları kaydetti:

''Ayaklarımız yere basıyor ama yavaş basıyor. Belediyelerin bu konuda çok bilgi sahibi oldukları kanısında değilim hala. Birkaç belediye dışında. Öyle bir hareketi görmüyorum ben. Marmara depremine kadar hiç bir şey tartışılmadı. Ama yıkıcı depremler devam etti. Kimse o gerçeği görmedi, bunları bir türlü kabul ettiremedik. Yaşanmadıktan sonra acıyı kabul ettiremiyorsunuz. Ama 17 Ağustos, çok farklı boyutlarıyla geldi. Ben ona hep milat diyorum. Bir kere batıyı etkiledi, sanayiyi etkiledi, ölü sayısı minimum 15 bin oldu ve yetişmiş elemanlar kaybedildi. Deprem gerçeğiyle öyle tanıştık. Şimdi Türkiye'de bir takım hareketler var. Kamu ve üniversitelerin başını çekmeye çalıştığı. Ama topyekun bir seferberlik görmüyorum. Hala birçok güçlendirilmesi beklenen binalar, ara sıra boşaltılan okullar. O yatırımı göremiyorum.''

AA

Başbakan'ı yumrukladı!

Erdoğan'ın zor anları

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Trabzon'un Araklı ilçesindeki temasları sırasında ilginç bir olay yaşandı. Erdoğan'a sevgi gösterisinde bulunmak isteyen bir kişi, yanlışlıkla Erdoğan'ın karın boşluğuna yumruk attı. Erdoğan'ın bu sırada hissettiği acı yüzüne yansıdı. Korumalar tarafından uzaklaştırılan vatandaş, yanlışlıkla çarpıştığını iddia etti.

Video Görüntüsü


Başbakan Erdoğan, Araklı Bayram Halil Devlet Hastanesi'nin açılışının ardından Belediye Başkanlığı'nı ziyaret etti. Belediyeye gelişinde vatandaşların sevgi gösterileri ile karşılanan Başbakan Erdoğan, bu sırada bir talihsizlik yaşadı.
Kalabalıkta Başbakan'a sarılmak isteyen Turan Demir isimli vatandaş, korumalar engellediği sırada yanlışlıkla Erdoğan'ın karın boşluğuna yumruk attı. Canı yandığı gözlenen Erdoğan, bu sırada "Ah" dedi. Turan Demir, korumalar tarafından bölgeden uzaklaştırıldı.
Daha sonra belediye binasına giden Başbakan Erdoğan, Başkan Recep Çebi ile bir süre görüştü.
Erdoğan, çıkışta vatandaşlara hitaben yaptığı konuşmada, birlik ve beraberlik mesajı verdi. Erdoğan, "El ele verdikçe, dayanışma içinde oldukça, bir ve beraber oldukça bizim kimse yıkamayacak. Her geçen gün daha iyi olacağız, her geçen gün daha güçlü olacağız, bundan hiç endişeniz olmasın. Ve biz bu inançla, bu anlayışla yarınlara yürüyoruz." dedi.

"YANLIŞLIKLA ÇARPTIM"

Öte yandan, ilçede tatlıcılık yaptığı öğrenilen Turan Demir'in, Araklı Belediye Başkanı Recep Çebi'yi arayarak, Başbakan'ı incitme gibi bir amacının olmadığını söylediği öğrenildi. Sevgi gösterisi bulunmak isterken kalabalığın da etkisiyle bir çarpışmanın yaşandığını söylediği bildirilen Demir'in, yanlış anlaşıldığını, Başbakan ile görüşüp özür dilemek istediğini söylediği bilgisine ulaşıldı.

CİHAN

Cerrah'tan Münevver'in babasına uyarı

"Tazminat davası açarız"

Osmaniye Valiliği'ne atanan eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın avukatları, Münevver Karabulut'un öldürülmesiyle ilgili baba Süreyya Karabulut'un, Cerrah'ı hedef alan iftira niteliğinde beyanlarda bulunduğunu öne sürerek, bu beyanlarına devam etmesi halinde söz konusu kişiyle ilgili suç duyurusunda bulunulacağını ve hakkında manevi tazminat davası açacaklarını bildirdi.

Celalettin Cerrah Vekilleri avukat Cevdet Yavuz ve İzmirli avukat Ayhan Günay imzasıyla yapılan basın açıklamasında, bir süredir bazı televizyon kanallarında ve gazetelerde yer alan ve Celalettin Cerrah'ı hedef alan beyan ve iddiaların, Cerrah'ın kişilik haklarını zedelediği ve mağdur ettiği ifade edildi.

Bu beyanların haber olarak verilmiş olmasının, yasal cevap ve tekzip hakkını doğurduğu kaydedilen açıklamada, "Canice katledilen Münevver Karabulut'un babası Süreyya Karabulut'un, bir süredir medya kuruluşlarında müvekkilimiz Celalettin Cerrah'ın İstanbul İl Emniyet Müdürü olduğu dönemde, söz konusu cinayet olayının aydınlatılmasına ilişkin yapılan çalışmalarla alakalı olarak mesnetsiz, hayal mahsulü, müvekkilimizin kişilik haklarını zedeleyici ve karalamaya yönelik iftira niteliğinde beyan ve iddialarda bulunduğu görülmektedir" denildi.

Avukatlar, "Müvekkilimiz ile görev yaptığı dönemde kendisine bağlı olarak çalışan görevliler, her konuda olduğu gibi, bu konuda da görevini yasal sınırları içinde ve yasalara uygun olarak yapmış ve aynı sınırlar içinde yetkilerini kullanmıştır. Ailenin acısının büyüklüğü nedeniyle maktulün babasının konuyla ilgili vesveseden ve karalamaya yönelik kışkırtmaların tesirinden kaynaklandığı değerlendirilen bir kısım beyanları, bugüne kadar toleransla karşılanmışsa da son dönemdeki iddia ve isnatlar, hiçbir tolerans ve hoşgörü ölçüsüyle karşılanamayacak niteliktedir. Bu nedenle, iftira niteliğindeki beyan ve iddiaları kabul etmediğimizi ve yalanladığımızı, Süreyya Karabulut'un bu yöndeki beyan ve iddialarını tekrarlaması halinde, kendisi hakkında TCK'nın ilgili maddeleri uyarınca iftira suçu nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacağını ve ayrıca müvekkilimizin kişilik haklarına saldırıda bulunulması sebebiyle manevi tazminat davası da açacağımızı, kamuoyunun bilgisine saygıyla arz ederiz" dedi.

ÖSS tercih sonuçları bugün 9:30´da açıklanıyor

Yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin hayatını derinden etkileyen üniversite sınavının yerleştirme sonuçları bugün açıklanıyor.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, ÖSS Yerleştirme sonuçlarının yarın açıklanacağını bildirdi.ÖSS yerleştirme sonuçları, bugün açıklanacak.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ÖSS yerleştirme sonuçlarının yarın açıklanacağını bildirdi. Yarımağan, saat 09.30'da sonuçların ilan edileceğini, adayların sonuçları internetten öğrenebileceklerini kaydetti.

Üniversitelerin ön lisans ve lisans programlarına, kontenjanı olmayan açıköğretim programları hariç toplam 643 bin 528 öğrenci yerleştirilecek.

Sonuçlar saat 09.30'dan itibaren http://osys.osym.gov.tr/ ve http://osys2009.osym.gov.tr/ internet adreslerinden öğrenilebilecek. Yerleştirme sonuçları ile kayıt işlemlerine ilişkin duyuru da aynı saatte ÖSYM'nin internet sitesinde yer alacak.

Devlet üniversitelerinin ön lisans ve lisans programlarına toplam 529 bin, vakıf üniversitelerinin ön lisans ve lisans programlarına toplam 73 bin öğrenci alınacak.

Üniversitelerin kontenjanları geçen yıla göre yaklaşık 90 bin artırılmıştı.

'Sarsanyan Serpil' PKK'yı da 'Çarpmış'

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Kendisini 'Matilda Sarsanyan' Olarak Tanıtarak Birçok Kişi ve Kurumu Dolandıran Serpil Kocadöli'nin, PKK'yı da 'Çarptığı' Ortaya Çıktı.

Ergenekon tutuklusu Özel Harekát Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin’in ifadesinde "Onun peşindeydim" dediği, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kendisini ’Matilda Sarsanyan’ olarak tanıtarak birçok kişi ve kurumu dolandıran Serpil Kocadöli’nin, PKK’yı da ’çarptığı’ ortaya çıktı.

Yakalanan bazı PKK’lı teröristlerle ilgili davanın iddianamesine göre, Kocadöli, terör örgütüyle pazarlık sonucu maden alarak işletmeye başladı, ancak ’vergi’ adı altında istenen parayı ödemeden ortadan kayboldu. Bunun üzerine de PKK’lı teröristler, Kocadöli’yi bulmak için maden şirketinde çalışan Erkan Meriçli ve Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nu kaçırdı.

Ödeme sözü verdi

’Sarsanyan Serpil’in bu ’dolandırıcılığı’, İstanbul’da eylem hazırlığı içindeyken yakalanan ve haklarında 17-29 kez arasında ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 61-134 yıl arasında hapis cezası istenen PKK’lı teröristler O.K., S.K. ve D.K. hakkında hazırlanan iddianamede ifadesi alınan, Kocadöli’nin madeninde çalışırken terör örgütünce kaçırılanlardan Erkan Meriçli’nin anlattıklarıyla ortaya çıktı. Meriçli, ifadesinde, kendisini bölgede ’Matilda Sansaryan’ olarak tanıtan Kocadöli’nin, maden sahası işletmek için terör örgütü PKK ile pazarlık yaptığını söyledi. Pazarlık sonucu terör örgütüne belli aralıklarla ödeme sözü veren Kocadöli, Tunceli’nin Pülümür İlçesi sınırları içindeki Bağırpaşa Dağı’nda faaliyet yürütmek üzere bir maden şirketi kurdu. Ancak, 8 Ekim 2008 tarihinde şirket yetkilileri Muhuttin Ovalıoğlu ve Merdan Rüştü Ovalıoğlu ile birlikte bölgeye giden Erkan Meriçli, PKK’lı teröristler tarafından kaçırıldı. PKK’lılar, Serpil’i kendilerine getirmeleri karşılığında, Merdan’ı bırakacaklarını söylediler.

PKK’ya erzak verip oyaladı

Aynı gün tekrar teröristlerin olduğu bölgeye gittiklerini ancak Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun serbest bırakılması için PKK’lı teröristleri ikna edemediklerini anlatan Meriçli, kendisinin de örgüt mensupları tarafından öldürülmek istendiğini söyledi. İddianamede yer almayan, ancak DHA muhabirinin ulaştığı bilgilere göre, Serpil Kocadöli, 2008 yılı başlarında Pülümür’de maden sahası işletti ve PKK’lılar ’vergi’ adı altında kendisinden yüklü miktarda para istedi. PKK’lıları, "Durumum sıkışık, zaman tanıyın ödeyeceğim" diyerek oyaladığı belirtilen Kocadöli’nin, para ödemeyince, şirkete ait araçlarla terör örgütüne malzeme temin ettiği iddia edildi.

"Yağan’ın eşiyim" dedi 500 bin TL’yle yok oldu

Kocadöli ilk olarak 1994’te Tunceli’de ortaya çıktı. Sahte ODTÜ diploması ve 5 yaşında bir erkek çocukla Tunceli’ye gelerek, kendisini çatışmada öldürülen yaşadışı Dev-Sol örgütü liderlerinden Bedri Yağan’ın eşi Serpil Derin Yağan olarak tanıttı.

Belediyeye girdi

Böylece Tunceli Belediyesi’nde mimar olarak işe giren Kocadöli, gerçek ortaya çıkınca tutuklandı, 2 yıl cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra, iki yıl önce Erzincan, Elazığ ve Tunceli’nin Pülümür İlçesi’nde şirketler kurup maden arama işine girdi. Ermeni diasporasıyla iyi ilişkiler içinde olduğunu her defasında dile getiren Kocadöli’nin, Pülümür’de krom madeni çıkarma ruhsatı bulunan iki şirketini ise, Erzincan’da akaryakıt istasyonu bulunan Osman Oktay isimli kişiye borçlarına karşılık devrettiği belirlendi.

Kocadöli, Pülümür’de bulunduğu sırada, işadamları, esnaf ve vatandaşlardan yaklaşık 500 bin TL toplayıp maden şirketini devrettikten sonra, parayla birlikte ortadan kayboldu.

1961 doğumlu

NÜFUS kayıtlarına göre 1961 Kocaeli doğumlu, Erzincan’ın Refahiye İlçesi nüfusuna kayıtlı Serpil Kocadöli, Güneydoğu Anadolu’da ’Matilda Sarsanyan’ olarak tanınıyor.

PKK Gitti Turist Geldi


Hükümetin Kürt Açılımının Ardından Silahların Sustuğu Tunceli Bölgesine Turist Akını Başladı.

Hükümetin Kürt açılımının ardından silahların sustuğu Tunceli bölgesine turist akını başladı.
İspanya, Hollanda ve diğer ülkelerden Tunceli'ye gelen bir çok turist, daha önce sık sık çatışmaların yaşandığı Ovacık ilçesine bağlı Mercan Vadisi'ni ziyaret ederek doğal güzellikleri gezdiler. Tunceli'nin doğal güzelliklerine hayran kaldıklarını söyleyen İspanya'nın Bask ve Katalon bölgesinden gelen turistler, şehre tekrar gelmek istediklerini dile getirdiler.

Turist akını, bölgedeki turistik tesis sahiplerini de sevindirdi. 1996 yılında büyük umutlarla El Baba Camping tatil köyünü kuran tesis sahibi Mahmut Utan, son dönemde yaşanan olumlu açılımlar sonucu Tunceli bölgesine turist akınının olduğunu; bu durumun da turizmcileri sevindirdiğini söyledi.

Sabah saatlerinde camping alanında Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile kahvaltı yapan İspanyalı turistler, yasaklı bölgelerin kaldırılarak, Tunceli gibi doğası güzel bir yerin özgürce gezilmesi gerektiğini söylediler.

Türkiye'de siyasetçi ve bürokratların ılımlı davranması sonucu çatışmaların yerine olumlu bir havanın geldiğini ifade eden CHP'li Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de, "Artık çatışma ortamından uzak bir hava var. Bu nedenle turistler de artık buralara geliyor. Biraz sonra dağları gezmeye gidecekler. Geçmişte bunu yapmak çok zordu. Hepimiz barışı istiyoruz. İnşallah çatışmalı ortam sona erer." şeklinde konuştu.

İspanya'dan 14 kişilik grup olarak Ovacık ilçesine gelen turist heyeti de, Türkiye'yi tanımak için sadece İstanbul'a değil, diğer illere de gitmek gerektiğini ifade ettiler.

Organik ürünlerle yaptıkları kahvaltının ardından El Baba Camping'den hareket eden turist grubu, Ovacık ilçesine yarım saat mesafedeki Mercan Vadisi'ne doğru yola çıktı. (CİHAN)

15'lik anne bebeğini klozete attı

Hamileliğini ailesinden gizleyen genç kız, hastanenin tuvaletinde dünyaya getirdiği bebeğini klozete attıktan sonra sifonu çekti.

İstanbul Sultangazi'de oturan 15 yaşındaki F.Ö. adlı genç kız, K.M. adlı 25-30 yaşlarındaki kişiyle bir şenlikte tanıştı. K.M. ile birlikte olan genç kız, birkaç ay sonra hamile olduğunu fark etti. Genç kız beline korse takarak hamileliğini 6.5 ay boyunca ailesinden gizledi. İki hafta önce sancıları artan genç kız anne ve babası tarafından apandisit şüphesiyle Lütfiye Nuri Burat Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Muayene olurken bir anda midesine müthiş bir sancı giren genç kız, hemen hastanenin tuvaletine gitti ve burada doğum yaptı. Anne ve babası da hastanede olduğu için korkuya kapılan F.Ö., bebeğini klozete atıp sifonu çekti. Klozet taşınca çığlık atan F.Ö.'nün uzun süre çıkmamasından şüphelenen annesi tuvalete girerek durumu öğrendi. Çevredeki kanları bir miktar temizleyen anne-kız, durumu babaya belli etmedi. F.Ö. babasına ağrısının geçtiğini söyledi. Olaydan habersiz baba otomobili getirmek için otoparka gitti, anne ve kızı hızlıca hastaneden uzaklaştı. Olaydan 3 saat sonra klozetin kapağını kaldıran temizlik görevlisi, klozete atılan bebeğin kafasını gördü. 2 saat süren çalışma sonrasında klozet kırıldı ve bebeğin cansız bedeni çıkartıldı.

KAYITLARDA GÖRÜLDÜ
Sultangazi İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro dedektifleri, hastanenin kamera kayıtlarını inceleyerek olayın gerçekleştiği saatlerde karnını tutarak koridorda gezen F.Ö. ve annesini tespit etti. Dedektifler anne-kızın bindiği otomobilin arka camındaki yazıdan yola çıkarak tespit ettikleri adrese gitti. Dedektiflere kapıyı F.Ö. ve annesi açtı. Olayı anlatan F.Ö., adliyedeki ifadesinin ardından serbest bırakıldı. F.Ö.'nün yargılanmasına, bebeğin ölüm nedeninin tam olarak belirlenmesinin ardından karar verilecek.


Copyright © 2009 - Haber Olsun | Siteler